GENEL BAŞKAN MUSTAFA GÜÇLÜ’NÜN SARI SENDİKALARA YÖNELİK YAPTIĞI SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMI SENDİKALARIN İMTİHANI Sendikaların siyasi yapılarla girmiş olduğu simbiyotik beslenme ilişkisi her zaman sendika üyelerinin zararına işleyen bir süreç olmuştur. Zira bu tür ilişkilerde, zamanla sendika yöneticileri güçleri ve meşruiyetlerini üyesinden almasına rağmen, beslendiği siyasi yapıdan aldığı hissine kapılarak, sorumlu olduğu üyesine karşı görevlerini yerine getirmektense, bir yandan oturduğu makamı sağlamlaştırmaya ve bunun izdüşümü olarak da kendisine yakın sendika üyelerini de bürokratik bir makama ve mevkiye taşıma yoluna gitmeye başlamaktadırlar. Böylece asli işi olan görevlerini ve sorumluluklarını ihmal etmektedirler. Bunun en son örneğini Milli Eğitim Bakanlığı’nın çıkartmış olduğu Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda görmekteyiz. Şöyle ki öğretmenlerin yıllardır beklediği bu kanun daha yürürlüğe girer girmez eleştiri konusu olmuştur. İlk hata kanun hazırlanırken öğretmenin ve onun temsilcisi olan sendikalar ve sivil toplum örgütlerinden yeteri derecede görüş alınmayarak yapılmıştır. Sürecin bu şekilde işlemesinde adı büyük ama işlevleri küçük olan yetkili ve etkili olduğunu söyleyen sendikaların yöneticileri baş aktör olmuştur. Onların bu süreç işlerken kendi menfaatlerine yarayan işlerin peşinde koştuğunu hepimiz biliyoruz. Örneğin bu kanun hayata geçirilirken onlar örgütlenmenin önüne barajlar getirmekle meşguldüler diyebiliriz. Konuyu biraza daha açarsak Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda yöneticilerin nasıl atanacağının, özlük ve ekonomik haklarının ne olduğu, eğitim çalışanlarının ödüllendirilirken hangi objektif kriterlerin esas alınacağı gibi çok önemli konuların bulunmayışına daha kanun hazırlanırken itiraz etmeyen, ciddi tepki koymayan bu adı büyük işlevi küçük sendikaların, bu gelişmelere bilerek kayıtsız kaldıklarını düşünmekteyiz. Zira bu adı büyük ama işlevi küçük sendikaların, simbiyototik beslenme içinde oldukları siyasi yapılar marifetiyle sendikalarında görev yapan bir kısım eski ve yeni yöneticilerini şube müdürü yaptığı bir kısmını da yapmak için hazırlık içinde oldukları iddiaları ayyuka çıkmıştır. Ne hikmetse bu iddialara da çıkıp itiraz etmedikleri de gözükmektedir. Tüm bunlar şunu göstermektedir ki, Öğretmen Meslek Kanunu’nun bu kadar ölü doğmasının en önemli baş sorumluları, yüz binlerin üzerinde üyeye sahip, kendileri sayı olarak büyük ama işlev olarak küçük bazı eğitim sendikalarının görevlerini kısır sendikal çıkar uğruna yerine getirmemesidir. Eğitim çalışanların yukarıda ifade edilen tüm bu gelişmelerden haberleri vardır ve gerekeni de yapmaya başlamışlardır. Yazımızın başında dediğimiz gibi sendikaların siyasi yapılarla girdiği simbiyotik ilişki hep sendikacılığın ve sendika üyelerinin aleyhine işleyen bir süreç olmuştur. Ayrıca şunu da belirtmek istiyoruz ki her sendika yöneticisinin ve üyesinin bir siyasi görüşü vardır ve her seçimde oy kullanma hakkına sahiptir. Tabi ki sendikalar siyasi yapılarla elde etmek istedikleri kazanımları dile getirmek ve mecliste yasalaşmasını sağlamak için etkileşime ve iletişime geçmelidir. Siyasi yapıların doğru politikalarını sivil bir üslupla teşvik, yanlış ve eksiklerini de yine sivil bir üslupla eleştiri sendikaların ve sendikacıların en doğal hakkıdır ve bir bakımdan da görevidir. Kısacası sendikaların siyasi yapılarla etkileşime geçmesinde anormal bir durum yoktur. Anormal olan bu etkileşimde asli varlık değil gölge varlık olmaktır. Mustafa Güçlü Anadolu Sen Konfederasyonu Genel Başkanı
GENEL BAŞKAN MUSTAFA GÜÇLÜ’NÜN SARI SENDİKALARA YÖNELİK YAPTIĞI SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMI
SENDİKALARIN İMTİHANI
Sendikaların siyasi yapılarla girmiş olduğu simbiyotik beslenme ilişkisi her zaman sendika üyelerinin zararına işleyen bir süreç olmuştur. Zira bu tür ilişkilerde, zamanla sendika yöneticileri güçleri ve meşruiyetlerini üyesinden almasına rağmen, beslendiği siyasi yapıdan aldığı hissine kapılarak, sorumlu olduğu üyesine karşı görevlerini yerine getirmektense, bir yandan oturduğu makamı sağlamlaştırmaya ve bunun izdüşümü olarak da kendisine yakın sendika üyelerini de bürokratik bir makama ve mevkiye taşıma yoluna gitmeye başlamaktadırlar. Böylece asli işi olan görevlerini ve sorumluluklarını ihmal etmektedirler.
Bunun en son örneğini Milli Eğitim Bakanlığı’nın çıkartmış olduğu Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda görmekteyiz. Şöyle ki öğretmenlerin yıllardır beklediği bu kanun daha yürürlüğe girer girmez eleştiri konusu olmuştur. İlk hata kanun hazırlanırken öğretmenin ve onun temsilcisi olan sendikalar ve sivil toplum örgütlerinden yeteri derecede görüş alınmayarak yapılmıştır. Sürecin bu şekilde işlemesinde adı büyük ama işlevleri küçük olan yetkili ve etkili olduğunu söyleyen sendikaların yöneticileri baş aktör olmuştur. Onların bu süreç işlerken kendi menfaatlerine yarayan işlerin peşinde koştuğunu hepimiz biliyoruz. Örneğin bu kanun hayata geçirilirken onlar örgütlenmenin önüne barajlar getirmekle meşguldüler diyebiliriz.
Konuyu biraza daha açarsak Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda yöneticilerin nasıl atanacağının, özlük ve ekonomik haklarının ne olduğu, eğitim çalışanlarının ödüllendirilirken hangi objektif kriterlerin esas alınacağı gibi çok önemli konuların bulunmayışına daha kanun hazırlanırken itiraz etmeyen, ciddi tepki koymayan bu adı büyük işlevi küçük sendikaların, bu gelişmelere bilerek kayıtsız kaldıklarını düşünmekteyiz.
Zira bu adı büyük ama işlevi küçük sendikaların, simbiyototik beslenme içinde oldukları siyasi yapılar marifetiyle sendikalarında görev yapan bir kısım eski ve yeni yöneticilerini şube müdürü yaptığı bir kısmını da yapmak için hazırlık içinde oldukları iddiaları ayyuka çıkmıştır. Ne hikmetse bu iddialara da çıkıp itiraz etmedikleri de gözükmektedir. Tüm bunlar şunu göstermektedir ki, Öğretmen Meslek Kanunu’nun bu kadar ölü doğmasının en önemli baş sorumluları, yüz binlerin üzerinde üyeye sahip, kendileri sayı olarak büyük ama işlev olarak küçük bazı eğitim sendikalarının görevlerini kısır sendikal çıkar uğruna yerine getirmemesidir.
Eğitim çalışanların yukarıda ifade edilen tüm bu gelişmelerden haberleri vardır ve gerekeni de yapmaya başlamışlardır. Yazımızın başında dediğimiz gibi sendikaların siyasi yapılarla girdiği simbiyotik ilişki hep sendikacılığın ve sendika üyelerinin aleyhine işleyen bir süreç olmuştur.
Ayrıca şunu da belirtmek istiyoruz ki her sendika yöneticisinin ve üyesinin bir siyasi görüşü vardır ve her seçimde oy kullanma hakkına sahiptir. Tabi ki sendikalar siyasi yapılarla elde etmek istedikleri kazanımları dile getirmek ve mecliste yasalaşmasını sağlamak için etkileşime ve iletişime geçmelidir. Siyasi yapıların doğru politikalarını sivil bir üslupla teşvik, yanlış ve eksiklerini de yine sivil bir üslupla eleştiri sendikaların ve sendikacıların en doğal hakkıdır ve bir bakımdan da görevidir.
Kısacası sendikaların siyasi yapılarla etkileşime geçmesinde anormal bir durum yoktur. Anormal olan bu etkileşimde asli varlık değil gölge varlık olmaktır.
Mustafa Güçlü
Anadolu Sen Konfederasyonu
Genel Başkanı
Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 652659
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.