Yüzde Bir Dayatması Demokrasimiz Adına Olumsuz Bir Adımdı.

%1 DAYATMASI DEMOKRASİMİZİN GELİŞİMİNE ENGEL BİR ADIMDI.

Rousseau “Toplum Sözleşmesi” adlı eserinde “demokrasi kadar durmadan biçim değiştirmeye alabildiğince kayan, varlığını korumak için de daha çok uyanıklık ve yiğitlik isteyen hiçbir yönetim yoktur”[1] der. Gerçektende günümüzde, ciddi farklılık gösteren siyasi sistemler hemen her zaman demokratik olarak nitelenmekte ve terim şaşırtıcı derecede farklı bağlamlarda kullanılmaktadır. Bunun içindir ki bugün, dünyada “liberal demokrasi”ye, “sosyal demokrasi”ye, “totaliter demokrasi”ye sahibiz. Demokrasi kelimesi aynı zamanda “sınai demokrasi”sinden söz edilmesinde olduğu gibi siyasi olmayan bağlamlarda da kullanılmaktadır. Bu, durum terimin çok az tasviri bir muhtevaya sahip olduğunu ve onun konuşanın onayladığı ve muhatabının da aynı şekilde onaylamasını istediği siyasi ve iktisadi örgütlenme biçimlerine yapıştırılmış yüceltici bir etiket olduğunu göstermektedir.[2] Bu kapsamda “İşçilerin örgütlenme mücadelesinden doğan sendikalar, demokratik gelişmelerle kurumsallaşmakta ve faaliyetlerini elde ettikleri yasal teminatlar altında gerçekleştirmektedirler. İşçilerin/memurların kendi sorunlarını çözmek üzere kurdukları sendikalar; ekonomik, sosyal ve siyasal güçlerini kullanarak, çalışanların sorunlarına çözüm aramış ve toplumların demokratik ilerlemesinde önemli roller üstlenmişlerdir.”[3]

İnsan hakları ve demokrasinin gelişmesi ve derinleştirilmesi, ekonomik büyümenin sürdürülmesi ve rekabet gücünün artırılması ve gelirlerin adil paylaşımı için sendikaların varlığına duyulan ihtiyaç artmaktadır.[4] Sendikaların demokratik bir toplumun güçlü bir tarafı olmasında ekonomik, demokratik temsil ve sosyal fonksiyonlar altında toplanan önemli işlevleri vardır. Bu kapsamda işyeri/işletme, işkolu veya ulusal düzeyde sağlanan ekonomik çıkarların toplu pazarlık sürecinde adil ve hakça dağıtılması ekonomik fonksiyonunu; işçilerin/memurlerın işyeri/işletme düzeyinde çalışma koşulları, toplumsal düzeyde de ekonomik ve sosyal politikalar üzerinde etkili olabilmesi demokratik temsil fonksiyonu; işçilerin/memurların dayanışmasının güçlenmesi, ortak amaçlar ve değerler etrafında toplanılması, işgücünün sosyal risklerinin ve sonuçlarının kontrol altında olması, sosyal dışlanma gibi durumlarla mücadeleyi de sosyal fonksiyonu ifade etmektedir. Sendikaların ayrıca çalışanlarını işveren ve devlet karşısında temsil etmeleri ve demokratik ilkeler çerçevesinde faaliyetleri yürütmesi özelliğini taşıması nedeniyle ülkeler içerisinde demokrasinin savunucuları oldukları belirtilmektedir.[5]

    Demokrasi sendika ilişkisine yukarıdaki çerçeveden bakıldığında hem sendikaların kendi iç işleyişlerindeki demokrasi anlayışı hem de ülke genelindeki cari demokrasi anlayışı ile yaşadığı sorunlar geleceklerine dair sıhhatli adım atabilmelerini kimi noktalarda sınırlar mahiyettedir.[6] Diğer bir ifade ile Türkiye gibi ülkelerin en büyük sorunu demokrasi bilinci ve demokrasi kültürünün eksikliğidir. Birincisi devlet içerisinde örgütlenmiş kurumların temsilcileri, emekçileri ve sendikaları toplumsal gelişmenin bir parçası olarak algılamak yerine onları etkisizleştirmeye çalışan arayışlar içerisine girmektedir. İkincisi zaten demokratik geleneği zayıf olan bu ülkelerde seçimle gelenler dahi demokratik değerleri içselleştiremedikleri için çok kolay bir şekilde çoğulculuğu reddeden, sayısal üstünlüğü mutlak bir hâkimiyet anlayışına dönüştüren tutumlara kayabilmektedir. Hâlbuki demokrasinin işleyiş mekanizması sivil toplumun taleplerinin politikaya dönüştürülmesini sürekli hale getirir. Sivil toplumun ve onun taleplerini etkisiz kılma çabası ise bütünüyle demokrasi bilinci eksikliğini ortaya koyan bir tavırdır.[7] Bazen de kendi içyapılarından kaynaklı sendikalar sivil toplum ile devlet arasındaki ilişkileri düzenlemede en önemli toplumsal örgütlenme iken birden iktidar veya muhalefetin bir parçası haline dönüşebilmekte ve “anlam üretme”yi öncelemektedirler. Çünkü karar vermede maddi çıkarlardan ziyade “kimlik inşası” temel unsurdur. Hatta kurumlar aktörlerin yalnızca tercihlerini belirlemez aynı zamanda bir düzeye kadar onları da yaratır. Verili bir kurumsal düzende aktörler genellikle hangi eylemin kendi çıkarını maksimize edeceğini bilemezler. Onun yerine “ben kimim” sorusuna yanıt arar. Halbu ki rasyonel seçişin en önemli kaygısı stratejiktir ve sorun çözme üzerine kurulu olup, belirsizliklerin kurumlar tarafından ortadan kaldırılmasını önceler. Bu açıdan aktör-merkezli bir işlevselcilik içerir. Buna göre kurumların varoluş nedeni araçsal rasyonelliğe sahip bireylerin öngörülebilir kazanımlara sahip olması kaygısıdır. Bu noktada siyasal ve/ya inanç merkezli zihniyetle hareket eden sendikalar, bu rasyonel seçişi yapamaz.[8] Bu durumda ise sendikaları, toplumsal meseleler karşısında alternatif düşünceler ve pratikler üretmenin bir aracı olan “siyaset kurumunun”[9] işleyişinde etken değil edilgen bir konuma mahkûm etmektedir. İfade edilen tüm bu olumsuzlukların ülkemizde oluşmasında bazı sendikaların gönüllü olarak aktif rol alması ise içler acısı bir durumdur. 

Ülkemiz demokrasisinin sağlam temeller üzerine oturtularak sağlıklı işleyen siyasal bir düzenin kurulması, siyaset kurumlarının birbiri ile uyum içinde çalışmasını getirecek ve böylece toplumun geniş kesimlerinin talep ve tercihlerinin iktidar tarafından sadece seçimden seçime alınmasını değil hükümet ettikleri tüm süreçte dikkate alınması sonucunu doğuracaktır. Bu sürece bireysel hak ve özgürlüklerin önünü açacak katılımcı bir ruhla hazırlanan yeni bir anayasa değişikliği ve günün ihtiyaçlarını dikkate alan adil bir hukuk zihniyetinin inşa edilmesini sağlayacak şeffaf ve zamanında adalet dağıtan bir yargı reformunun eşlik etmesi, içinde sendikaların da dâhil olduğu iktisadi kurumların da gerçek işlevini yerine getirmesini sağlayacaktır. 

Son yapılan 6. Dönem Toplu Sözleşmede, yetkili konfederasyon Memur Sen tarafından masaya getirilen ve mutabakata varıldıktan sonra da alelacele yürürlüğe konulmak istenen, %1 örgütlenme barajı, sendikal demokrasimizin gelişimi açısından çok talihsiz bir süreç olarak Türk sendikacılık tarihine kara bir leke olarak sürülmüştür. Yine Toplu Sözleşme masasının tarafı olan Kamu Sen tarafından da baraj konusunun desteklenmesi sendikacılık tarihimize talihsiz bir not olarak düşülmüştür.  Toplu Sözleşme masasında alınan ve kamusal vicdanları sızlatan, sosyal adalete karşı duran bu kararla, bir yandan memurların sendika sendikasız olarak ayrımcılığa tabi tutulması bir yandan da sendikalı olan memurların baraj altı ve üstü sendikalı diyerek ötekileştirilmesi, çalışma huzurunu ve düzenini bozacak bir gelişme olmuştur.  Bu girişime bağımsız Türk yargısının önemli bir kurumu olan Danıştay tarafından dur denilmiştir. Bu önemli gelişme sonrasında, çalışma hayatında örgütlenme özgürlüğü açısından rekabete dayalı hareketli pozitif günler yaşanacaktır; aynı zamanda ise ülkemizde demokrasi, katılımcılık ve çoğulculuk adına umutlar yeşermiştir. Biz Anadolu Sen Konfederasyonu olarak Memur Sen ve Kamu Sen'in  sendikal demokrasinin önüne koymaya çalıştığı engelleri teker teker temizleyerek hedefimize ulaşacağımızı ifade ederek, bu vesile ile tüm kamu çalışanlarını beraberce mücadele etmeye  davet ediyoruz.

MUSTAFA GÜÇLÜ

ANADOLU SEN KONFEDERASYONU

GENEL BAŞKANI



[1] ROUSSEAU, J.J, Toplum Sözleşmesi, Çeviren Vedat Günyol, Cn Yayınları, 4.Baskı, İstanbul, Ocak 1974, Sayfa 90

[2] BARY, Norman P, Modern Siyaset Teorisi, Yayına Hazırlayan Oğuz Çetin,  Liberte Yayınları, 1.Baskı, Şubat 2003, Sayfa 319-320

[3] YORGUN, Saim, Küreselleşme Sürecinde Türk Sendikacılığında Yeni Yönelişler, Çalışma ve Toplum, 2005/3, Sayfa 151

[4] AYKAÇ, Mustafa, Sendikaların Geleceği: Küreselleşme ve Yapısal Değişiklikler Açısından Bir Analiz, TUHİS Yayın No: 38; Prof. Nusret Ekin’e Armağan, Ankara 2000, Sayfa 590

[5] ETÇİ, Hilmi, Sendikal Kriz Çıkmazında Sendikalara Yönelik Algı ve Y Kuşağı, Ekin Yayınları, Birinci Basım, Kasım 2020, Sayfa 12

[6] YENİHAN, Bora, BURCU, Çağla, Sendika İçi Demokrasi Üzerine Bir Karşılaştırma, Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 12, Sayı: 33, Aralık 2019, Sayfa 303-312

[7] KUMLU, Mustafa, Konuşmalar, TES İş Eğitim Yayınları, 1.Baskı, Kasın 2010, Sayfa 208

[8] UYANIK, Mevlüt, GÜÇLÜ, Mustafa, Sendika ve Sivil Toplum, Anadolu-Sen Konfederasyonu Yayınları, Ankara, 2015, Sayfa 36

[9] AKIN, Mahmut H, Siyasallığın Toplumsal İnşası, Çizgi Kitapevi, Şubat 2013, Sayfa 134


 Okunma Sayısı : 480         23 Aralık 2021

Yorumlar

Yorum Yap

Adınız Soyadınız

Girilecek rakam : 778576

Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.