Yola Revan Olmak, Yılmadan Usanmadan… Sendikalar, üyelerinin iradelerini biçimlendiren değil, ilkeler doğrultusunda ortak irade oluşturan yapılar olmalıdır. Sendikaların işlevi üyelerinin iradelerinin üzerine Cemil Meriç’in ifadesiyle siyasi ideolojileri bir “deli gömleği” gibi giydirmek değildir. Maalesef ki bugüne kadar sendikaların üst düzeyde karar vericileri, kamu çalışanlarının üye olarak sendikalara verdiği gücü, kendi siyasi ideolojileri doğrultusunda yönlendirerek ve kullanarak heba etmiştir. Mücadelemiz kamu çalışanının ortak iradesi üzerindeki bu vesayetti kaldırıp, kamu çalışanlarının sendikal iradesinin özgürleştirilmesi mücadelesidir. EKSEN’in sendikal ideolojisi bağlı bulunduğu sistemin ana vasıflarıdır. “Milli, sivil, katılımcı ve manevi değerlere bağlı” olmak EKSEN’in kurduğu sistemin ana vasıfları oluşturmaktadır. Milliyiz, Mehmet Niyazi Hocamızın ifade ettiği gibi “milli ruh ne gökten zembille iner, ne de hudayinabit gibi yerden biter, ne de durup dururken oluşur; kökünü acı ve tatlı hatıralarda bulan kolektif şuurun ürünüdür; geleceğe dair sahip olunan ümitle güçlenir; milletin tecrübesiyle güçlenir. Ölülerin ruhu kaybolmaz; dirilerin ruhunda mevcutturlar. Aramızdan ayrılan insanın cesedi mezardadır; ruhu ise bizimle beraberdir. Dünyaya gelen her yeni insan, uzun bir geçmişin varlığı olduğunu idrak eder. Bir millet engin bir maziden doğan aidiyet şuurunun, aynı inancın kıvama getirdiği birliktir. İşte bu kuvvetlerin, kendini korumak içgüdüsünün hepsine birden milli ruh denir.” Eğer bir sendika bu toprakların bağrında kuruluyorsa, bu coğrafyanın değerleriyle pişirilmiş bir sivil itaatsizlik kültüründen beslenmelidir. Yani sendikalar milli olmalıdır diyoruz. Mensubu olduğu toplumun değerlerini taşımalı, kendi toplumlarının medeniyet tasavvurlarını/çıkarlarını korumalıdır. Toplumsal sorunlarla ilgilenmeli, bu sorunlarla ilgili olarak bireyleri uyarmalı ve onları harekete geçirmeye çalışmalıdır. Özele indirgendiği zaman da aynı mantıkla, toplum içinde en fazla mağdur olan kesimlerin hak ve menfaatlerini korumalı, gerektiğinde onların vekilliğini üstlenmelidir. Sendikaların yüzü milletimizin tarihi tecrübelerine/irfani birikimlerine, milli ruhuna dönük olmalıdır. Seyid Ahmet Arvasi Hocamız “sendika denince akla sadece işçi ve işveren gelmemelidir. Bunlar sendikaya muhtaç iseler de toplumun diğer kesimleri de birer milli sendikaya muhtaçtırlar. Farklı sosyal dilimlerin sendikalar aracılığıyla kültürel, ekonomik, sosyal ve politik hayata ne tarzda etkili olacağı hususu, zaman ve mekânın şartlarına göre ilgililerce tayin edilmelidir. Bütün mesele sosyal ve siyasi hak ve vazifelerin adil ve milli bütünlüğü temin edici dengesini kurabilmededir” diyerek hem sendikaların tüm milleti kapsayan, hem de milli şuurla hareket etmesi gereken yapılar olduğunun altını önemle çizmiştir. Bu kapsamda EKSEN Eğitim-Sen’in kurumsal felsefesi, “sendikacılığın evrensel normlarının, Türk milletinin tarihte engin tecrübeleriyle oluşturduğu, Ahilik ve vakıflar gibi sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel içerikli teşkilatlarının ruh ve gönül dünyasından beslenerek yorumlanmasına dayanmaktadır.” Siviliz, şüphesiz sendikalar, sentetik siyaset anlayışını tesis etmek isteyen toplum mühendislerinin kendine biçtiği rolü reddederek, sivil itaatsizlik ruhundan beslenen bir anlayışla, kendilerinden hem siyasal hem sosyal hem de ekonomik işlev beklenen sivil yapılar olmalıdır. Toplumumuz sendikaların, sivil bir anlayışla eylem üreten yapı olma özelliğini ön plana çıkarmasını beklemektedir. Bu nedenle sendikaların sadece siyasal işlev görmeleri, sağlıklı sonuçlar doğurmayacak bir işleyiştir. Teknolojik toplumların en ekonomik girdisi olan emeğin, değerinin anlaşılması ve hak ettiği yeri elde etmesi için mücadele vermek sendikaların en önemli ekonomik işlevidir. Sendikalar bu işlevini yerine getirirken, siyaset kurumuyla olan ilişkisinin sınırlarını belirlemelidir. Siyaset kurumunun halka daha iyi bakmasını temin etmek, onu toplumu anlamaya çağırmak ve konumunun zamanla getirdiği körleşmeye karşı uyarma noktasında sivil bir perspektifle ahlaki, estetik, nüfuz edici bir dil ve üslupla rafine çözümler üretecek çalışmalar yapmalıdır. Çerçevesi çizilen bu kapsamda sendikaların işlevi, siyasi partileri gözetleyip, denetmek elde ettiği verilere göre de eleştirip, teşvik etmektir. Katılımcıyız, sivil itaatsizliği benimsemiş sendika yöneticileri ve üyelerinden meydana gelen, katılımcılığı esas alan bir sendikal anlayışı benimsemekteyiz. Sivil itaatsizlik, toplumun beklentilerini hiçe sayan, emeğin gücüne hak ettiği değeri vermeyen siyasi işleyişe ve yapılan dayatmalara karşı bireysel inisiyatif almayı gerekli kılan bir anlayıştır. Fiziksel şiddet içermeyen, zihinsel bir başkaldıranın ifadesi olan “sivil itaatsizlik” kültürünü benimsemiş bireylerin toplumda çoğalması, katılımcı bir sendikal anlayışın gelişimine hız verecektir. Bu kapsamda Eksen Sendika- Eğitim Kurumları Çalışanları Sendikası , sendikal işleyişinde sivil itaatsizlik ruhuyla beslenen aksiyoner üye kimliğini geliştirmeye çalışan, katılımcılığı esas alan bir anlayışı benimsemektedir. Zira bir örgütün üye profili, örgüt kültürünün oluşumunda birinci derecede önem arz etmektedir. Bir örgütün kültürü, örgüt üyeleri tarafından paylaşılan değer, inanç ve varsayımlardan kaynaklanan derin yapıyı ifade eder. Kurumsal kültür de örgütün temelinde yatan değer, inanç sistemlerinin etkinlikler ve faaliyetler üzerinden üyelere aktarılmasıdır. Bu çerçevede örgüt üyeleri de örgüt kültürünü derinlemesine anladıkları ölçüde örgütsel öğrenme ve gelişim süreçlerine katkıda bulunabilirler ve kurumsal kültürün oluşumuna katkı sunarlar. En nihayetine şiddet içermeyen ve bireysel boyuttaki zihinsel başkaldırıdan beslenen “sivil itaatsizlik” aşamasından sonra, bir çeşit toplu olarak gövde gösterisi manasına gelen “sivil toplum” boyutuna sağlıklı bir şekilde geçilmiş olacaktır. Manevi değerlere bağlıyız, manevi bağlardan arınan birey ve toplumlar, bunalımın çıkmaz sokaklarında yok olmaya mahkûmdurlar. İnsanı, kendine ve topluma karşı sorumlu davranmaya sevk eden en önemli manevi değerlerin başında “adalet duygusu” gelir. Hz. Muhammed (a.s) “Kâfirlerin iktidarı bile eğer adil ise sürebilir. Ama müminlerin iktidarı eğer adaletsiz ise mutlaka yok olur” diyerek, adalet kavramının toplum yaşamında ne kadar öneme sahip olan bir manevi değer olduğunu belirtmiştir. Bugün toplum hayatımızda kaynağını tarihten, dinden, geleneklerden, geçmiş mücadelelerden, diğer bir deyişle ortak bellekten/irfani tecrübelerden alan bir kamusal adalet/kamusal vicdan anlayışının ihyası gereklidir. Nesillerimizin beyniyle düşünen, olayları ve insanları vicdanıyla değerlendiren, kendine güvenip, tarihini, iç dünyasını ve idealini nakış nakış işleyip üreten bir zihin yapısıyla yetiştirebilirsek, hem çalışma hayatında hem özel hayatında mutlu insanların var olduğu bir toplum haline gelmiş oluruz. Bu kapsamda manevi değerlerimizin merkezine oturmuş olan “adalet” kavramını içselleştirmiş siyasi/sivil yapılar ve milletimizi oluşturan fertler çoğaldıkça, geleceğe daha umutla bakacağımız açık bir şekilde ortadadır. Sendikal bir hareket olarak, insanların fırsat ve imkânlarda eşit olması anlamına gelen “sosyal adalet” prensibini ön planda tutarak, “iş takibi” değil “hak takibi” yapan bir sendika olacağız. İnsanların kendisine karşı ahlaken doğru davranıldığını hissetmesi manasına gelen “ahlaki adalet” prensibine göre, yetki sahiplerinin uygulama yapması gerektiğini, bu kapsamda kamudaki makam ve mevkilere yönetici atarken “ehliyet ve liyakat” esasına dayalı olarak hareket edilmesini dile getiren bir sendika olacağız. Ancak maalesef ki “kamusal vicdanı” zedeleyen ve bu değerlerin aşındırılmaya çalışıldığı bir süreci yaşamak zorunda kalmamız üzücü olsa da, tüm bu olumsuzluklarla mücadele ederek başta “kamusal adalet” duygusu olmak üzere, manevi değerlerimizin çalışma ve toplum hayatımıza hâkim kılınması için öz veriyle hareket edeceğiz.
Yola Revan Olmak, Yılmadan Usanmadan…
Sendikalar, üyelerinin iradelerini biçimlendiren değil, ilkeler doğrultusunda ortak irade oluşturan yapılar olmalıdır. Sendikaların işlevi üyelerinin iradelerinin üzerine Cemil Meriç’in ifadesiyle siyasi ideolojileri bir “deli gömleği” gibi giydirmek değildir. Maalesef ki bugüne kadar sendikaların üst düzeyde karar vericileri, kamu çalışanlarının üye olarak sendikalara verdiği gücü, kendi siyasi ideolojileri doğrultusunda yönlendirerek ve kullanarak heba etmiştir. Mücadelemiz kamu çalışanının ortak iradesi üzerindeki bu vesayetti kaldırıp, kamu çalışanlarının sendikal iradesinin özgürleştirilmesi mücadelesidir. EKSEN’in sendikal ideolojisi bağlı bulunduğu sistemin ana vasıflarıdır. “Milli, sivil, katılımcı ve manevi değerlere bağlı” olmak EKSEN’in kurduğu sistemin ana vasıfları oluşturmaktadır.
Milliyiz, Mehmet Niyazi Hocamızın ifade ettiği gibi “milli ruh ne gökten zembille iner, ne de hudayinabit gibi yerden biter, ne de durup dururken oluşur; kökünü acı ve tatlı hatıralarda bulan kolektif şuurun ürünüdür; geleceğe dair sahip olunan ümitle güçlenir; milletin tecrübesiyle güçlenir.
Ölülerin ruhu kaybolmaz; dirilerin ruhunda mevcutturlar. Aramızdan ayrılan insanın cesedi mezardadır; ruhu ise bizimle beraberdir. Dünyaya gelen her yeni insan, uzun bir geçmişin varlığı olduğunu idrak eder. Bir millet engin bir maziden doğan aidiyet şuurunun, aynı inancın kıvama getirdiği birliktir. İşte bu kuvvetlerin, kendini korumak içgüdüsünün hepsine birden milli ruh denir.”
Eğer bir sendika bu toprakların bağrında kuruluyorsa, bu coğrafyanın değerleriyle pişirilmiş bir sivil itaatsizlik kültüründen beslenmelidir. Yani sendikalar milli olmalıdır diyoruz. Mensubu olduğu toplumun değerlerini taşımalı, kendi toplumlarının medeniyet tasavvurlarını/çıkarlarını korumalıdır. Toplumsal sorunlarla ilgilenmeli, bu sorunlarla ilgili olarak bireyleri uyarmalı ve onları harekete geçirmeye çalışmalıdır. Özele indirgendiği zaman da aynı mantıkla, toplum içinde en fazla mağdur olan kesimlerin hak ve menfaatlerini korumalı, gerektiğinde onların vekilliğini üstlenmelidir. Sendikaların yüzü milletimizin tarihi tecrübelerine/irfani birikimlerine, milli ruhuna dönük olmalıdır.
Seyid Ahmet Arvasi Hocamız “sendika denince akla sadece işçi ve işveren gelmemelidir. Bunlar sendikaya muhtaç iseler de toplumun diğer kesimleri de birer milli sendikaya muhtaçtırlar. Farklı sosyal dilimlerin sendikalar aracılığıyla kültürel, ekonomik, sosyal ve politik hayata ne tarzda etkili olacağı hususu, zaman ve mekânın şartlarına göre ilgililerce tayin edilmelidir. Bütün mesele sosyal ve siyasi hak ve vazifelerin adil ve milli bütünlüğü temin edici dengesini kurabilmededir” diyerek hem sendikaların tüm milleti kapsayan, hem de milli şuurla hareket etmesi gereken yapılar olduğunun altını önemle çizmiştir.
Bu kapsamda EKSEN Eğitim-Sen’in kurumsal felsefesi, “sendikacılığın evrensel normlarının, Türk milletinin tarihte engin tecrübeleriyle oluşturduğu, Ahilik ve vakıflar gibi sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel içerikli teşkilatlarının ruh ve gönül dünyasından beslenerek yorumlanmasına dayanmaktadır.”
Siviliz, şüphesiz sendikalar, sentetik siyaset anlayışını tesis etmek isteyen toplum mühendislerinin kendine biçtiği rolü reddederek, sivil itaatsizlik ruhundan beslenen bir anlayışla, kendilerinden hem siyasal hem sosyal hem de ekonomik işlev beklenen sivil yapılar olmalıdır. Toplumumuz sendikaların, sivil bir anlayışla eylem üreten yapı olma özelliğini ön plana çıkarmasını beklemektedir. Bu nedenle sendikaların sadece siyasal işlev görmeleri, sağlıklı sonuçlar doğurmayacak bir işleyiştir.
Teknolojik toplumların en ekonomik girdisi olan emeğin, değerinin anlaşılması ve hak ettiği yeri elde etmesi için mücadele vermek sendikaların en önemli ekonomik işlevidir. Sendikalar bu işlevini yerine getirirken, siyaset kurumuyla olan ilişkisinin sınırlarını belirlemelidir. Siyaset kurumunun halka daha iyi bakmasını temin etmek, onu toplumu anlamaya çağırmak ve konumunun zamanla getirdiği körleşmeye karşı uyarma noktasında sivil bir perspektifle ahlaki, estetik, nüfuz edici bir dil ve üslupla rafine çözümler üretecek çalışmalar yapmalıdır. Çerçevesi çizilen bu kapsamda sendikaların işlevi, siyasi partileri gözetleyip, denetmek elde ettiği verilere göre de eleştirip, teşvik etmektir.
Katılımcıyız, sivil itaatsizliği benimsemiş sendika yöneticileri ve üyelerinden meydana gelen, katılımcılığı esas alan bir sendikal anlayışı benimsemekteyiz. Sivil itaatsizlik, toplumun beklentilerini hiçe sayan, emeğin gücüne hak ettiği değeri vermeyen siyasi işleyişe ve yapılan dayatmalara karşı bireysel inisiyatif almayı gerekli kılan bir anlayıştır. Fiziksel şiddet içermeyen, zihinsel bir başkaldıranın ifadesi olan “sivil itaatsizlik” kültürünü benimsemiş bireylerin toplumda çoğalması, katılımcı bir sendikal anlayışın gelişimine hız verecektir. Bu kapsamda Eksen Sendika- Eğitim Kurumları Çalışanları Sendikası , sendikal işleyişinde sivil itaatsizlik ruhuyla beslenen aksiyoner üye kimliğini geliştirmeye çalışan, katılımcılığı esas alan bir anlayışı benimsemektedir. Zira bir örgütün üye profili, örgüt kültürünün oluşumunda birinci derecede önem arz etmektedir.
Bir örgütün kültürü, örgüt üyeleri tarafından paylaşılan değer, inanç ve varsayımlardan kaynaklanan derin yapıyı ifade eder. Kurumsal kültür de örgütün temelinde yatan değer, inanç sistemlerinin etkinlikler ve faaliyetler üzerinden üyelere aktarılmasıdır. Bu çerçevede örgüt üyeleri de örgüt kültürünü derinlemesine anladıkları ölçüde örgütsel öğrenme ve gelişim süreçlerine katkıda bulunabilirler ve kurumsal kültürün oluşumuna katkı sunarlar. En nihayetine şiddet içermeyen ve bireysel boyuttaki zihinsel başkaldırıdan beslenen “sivil itaatsizlik” aşamasından sonra, bir çeşit toplu olarak gövde gösterisi manasına gelen “sivil toplum” boyutuna sağlıklı bir şekilde geçilmiş olacaktır.
Manevi değerlere bağlıyız, manevi bağlardan arınan birey ve toplumlar, bunalımın çıkmaz sokaklarında yok olmaya mahkûmdurlar. İnsanı, kendine ve topluma karşı sorumlu davranmaya sevk eden en önemli manevi değerlerin başında “adalet duygusu” gelir. Hz. Muhammed (a.s) “Kâfirlerin iktidarı bile eğer adil ise sürebilir. Ama müminlerin iktidarı eğer adaletsiz ise mutlaka yok olur” diyerek, adalet kavramının toplum yaşamında ne kadar öneme sahip olan bir manevi değer olduğunu belirtmiştir.
Bugün toplum hayatımızda kaynağını tarihten, dinden, geleneklerden, geçmiş mücadelelerden, diğer bir deyişle ortak bellekten/irfani tecrübelerden alan bir kamusal adalet/kamusal vicdan anlayışının ihyası gereklidir. Nesillerimizin beyniyle düşünen, olayları ve insanları vicdanıyla değerlendiren, kendine güvenip, tarihini, iç dünyasını ve idealini nakış nakış işleyip üreten bir zihin yapısıyla yetiştirebilirsek, hem çalışma hayatında hem özel hayatında mutlu insanların var olduğu bir toplum haline gelmiş oluruz. Bu kapsamda manevi değerlerimizin merkezine oturmuş olan “adalet” kavramını içselleştirmiş siyasi/sivil yapılar ve milletimizi oluşturan fertler çoğaldıkça, geleceğe daha umutla bakacağımız açık bir şekilde ortadadır.
Sendikal bir hareket olarak, insanların fırsat ve imkânlarda eşit olması anlamına gelen “sosyal adalet” prensibini ön planda tutarak, “iş takibi” değil “hak takibi” yapan bir sendika olacağız. İnsanların kendisine karşı ahlaken doğru davranıldığını hissetmesi manasına gelen “ahlaki adalet” prensibine göre, yetki sahiplerinin uygulama yapması gerektiğini, bu kapsamda kamudaki makam ve mevkilere yönetici atarken “ehliyet ve liyakat” esasına dayalı olarak hareket edilmesini dile getiren bir sendika olacağız. Ancak maalesef ki “kamusal vicdanı” zedeleyen ve bu değerlerin aşındırılmaya çalışıldığı bir süreci yaşamak zorunda kalmamız üzücü olsa da, tüm bu olumsuzluklarla mücadele ederek başta “kamusal adalet” duygusu olmak üzere, manevi değerlerimizin çalışma ve toplum hayatımıza hâkim kılınması için öz veriyle hareket edeceğiz.
Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 68473
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.