ZAFER HAFTASI KUTLU OLSUN Millet olarak çocuklarımıza birlik ve beraberlik içinde insanca huzurla yaşayacakları mutlu yarınlar inşa etmek en büyük arzumuzdur. Bu noktada unutulmaması gereken, tarihimizi idrak etmeden geleceğe emin adımlar atmanın mümkün olmadığıdır. Çünkü geçmişinin hesabını yapamayan toplumlar, gelecek tasavvurlarını planlayamazlar. Bugün Anadolu coğrafyasındaki varlığımızı devam ettirebilmemizin yolu, yetişen nesillerimize bu coğrafyadaki varoluş hikayemizi aktarmaktan geçmektedir. Türk milletinin Anadolu’daki hikayesini “dünya tarihinin en kıymetli ve önemli toprak parçasını yurt edinerek bir cihan devleti kurmuş olması, buna mukabil Türk milletinin emperyalist güçler tarafından hep kuşatılarak Anadolu’daki hakimiyetine son verilmeye çalışılması, ancak bu girişimlerin her seferinde hüsrana uğratılması” diye özetleyebiliriz. Türklerin, Orta Asya bozkırlarında başlayarak Anadolu bozkırlarına kadar uzanan göç dalgalarının evveliyatı Malazgirt Zaferinin öncesine kadar dayanır. Malazgirt Zaferinden sonra yoğun olarak devam eden bu göç dalgası Anadolu’ya tutunuş ve yurt ediniliş sürecini hızlandırır. Moğol istilası sonrasında vuku bulun entelektüel göçlerse, Anadolu’da kurulmuş olan devletin niteliğini en üst seviyeye çekmiştir. Anadolu daha önceleri Hititler, Frigyalılar, Lidyalılar, Acemler, Romalılar gibi milletler tarafından fethedilerek üzerinden Avrupa’ya geçmek ve ticaret yolu amaçlı kullanılmış ancak Türklerin fethi ile kalıcı bir şekilde yurt edinilme büyük bir devlete ev sahipliği yapma konumuna yükselmiştir. Türklerin Anadolu’ya göçleri kendi içinde bir düzene ve ahenge dayanmış, yerleşilmiş olan bu yeni toprak parçasının yurt edinilmesi için hiçbir türlü fedakarlık ve özveriden kaçınılmamıştır. Orta Asya bozkırlarının tabiat şartlarıyla mücadele ederek hayatı ve tabiatın kanunlarını içselleştirmiş, hayatın olağan akışına uyumu bir yaşam haline getirmiş, kendi içinde inanç bölünmüşlüğünün kısır çekişmelerinden uzak bir zihin yapısı ile Anadolu’ya göç ederek yeni bir yurt kurma gayretinde olan Türkler, sadece Anadolu için değil tüm insanlık için bir umut olmuşlardır. Türkler, varlıklarını birbirlerini yok etmeye bağlamış, inanç bölünmüşlüklerini bunun en büyük aracı olarak kullanmayı bir yaşam tarzı haline getiren toplumların önüne, muazzam devlet nüfuzları ve yaşam standartlarındaki hoşgörüyle sundukları alternatif hayat anlayışı ile adaleti merkezi alan, vicdan hürriyetini harekete geçiren bir zihni değişimi Anadolu’da hakim kılmışlardır. Türkler, bu anlayışı devlet aklı haline getirerek yüzyıllarca Anadolu’ya hakim olmuş ve Avrupa’nın içlerine kadar ilerleyebilmişlerdir. Bugün artık Türk milleti Anadolusuz, Anadolu Türk milletsiz düşünülemez hale gelerek beden ve ruh gibi olmuştur. Son dönemlerde hem içeriden hem dışarıdan tertiplenen oyunlarla zaafiyete uğratılmaya çalışılan Türk Devleti, Türk milletinin tarihten beslenerek elde ettiği değerlerine sahip çıkmasından aldığı güçle bu oyunların hepsine gereken cevabı vermiştir. Dün 26 Ağustos 1071 Malazgirt’te Anadolu’yu yurt edinen Türk Milleti, tek dişi kalmış medeniyet denen yedi düvelin işgal girişimini 26 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da başlatılan Büyük Taaruz ile hüsrana uğratmıştı. Ancak Türk düşmanlarının her an saldırılarına devam ettiği dikkate alınarak Türk devleti her türlü tedbiri almalıdır. Türk Milletinin, Anadolu coğrafyasında varlığını devam ettirebilmesi, güçlü bir devlete sahip olmasına bağlıdır. Nesiller gelip geçer, ancak güçlü bir devlete sahip olunursa, Anadolu’daki Türk kimliği muhafaza edilebilir. Bugün artık Türk milleti Anadolusuz, Anadolu Türk milletsiz düşünülemez hale gelerek beden ve ruh gibi olmuştur. Türk milletinin Anadolu coğrafyasındaki 1000 yıllık hikayesini dikkate alan bir “devlet aklı” Türk Devletinin güçlü bir mahiyette ayakta kalmasını sağlayabilir. Ülkemizdeki “siyasi iradenin” tarihi hakikatlerden kaçınılamayacağını dikkate alarak hareket etmesi ve “devlet aklını” temsil eden bürokratları atarken liyakat, ehliyet, vatana ve millete sadakati hayatının merkezine alan kadroları iş başına getirmesi lazımdır. Zira devlet aklının yitirildiği bir Anadolu coğrafyasında, Türk milletinin kimliğini muhafaza ederek varlığını devam ettirmesi mümkün değildir. Netice itibarıyla bu ifade edilen tarih tasavvurunun güçlenerek ikame edilmesi temennisi ile 26 Ağustos 1071 yılında kazandığı Malazgirt Zaferi ile Anadolu’nun Türk Milletini yurt olması sağlayan Sultan Alparslan ve kahraman Alperenlerini yine aynı şekilde 30 Ağustos 1922 yılında kazandığı Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Türklerin Anadolu’dan sökülüp atılmasına dur diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman ecdadımızı, millet ve devlet için canını feda etmiş şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Türk Milletinin zaferlerle dolu Ağustos ayı kutlu olsun diyoruz. Mustafa Güçlü Anadolu-Sen Konfederasyonu Genel Başkanı
Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 400702
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.