YENİ YILDA ÜLKEMİZİN VE EMEĞİN GELECEĞİNE DAİR BEKLENTİLERİMİZ Türkiye çalışanlarına verdiği asgari ücretle Avrupa ülkeleri arasında son sıralarda bulunurken en fazla asgari ücretli çalıştıran ülkeler sıralamasında ise birinci durumdadır. Bu çerçevede Türkiye'nin, uluslararası sermayeye ucuz iş gücü bakımından en cazip ülke diyerek emek sahibi insanını takdim etmesini üzülerek müşahede ederken, bu durumu doğru bulmadığımızı da ifade ediyoruz. Bu nedenle bu tabloya dur denilmesi adına, açlık sınırında asgari ücrete mahkûm edilen emek sahiplerinin, maaşlarından gelir vergisi ve sosyal güvenlik primi gibi vergi ve kesintilerin yapılmasına son verilerek insan onuruna yakışan bir ücrete kavuşturulmasını istiyoruz. Yani devlet taşın altına eline koyarak, emek sahibinin motivasyonunu artırmalı ve nitelikli üretim verimliliğinin önünü açmalıdır. Neticede siyasi iktidar tarafından uluslararası sermayeyi ülkemize çekmek için ucuz işgücünün pazarlamasından vazgeçilerek, kaliteli üretim yapan çalışanların bulunduğu bir ülke profili çizilmesi ön plana alınmalıdır. Türkiye'de temennimiz olan asgari ücretlinin maaşının vergi ve kesinti dışı tutulmasından sonra diğer çalışanların maaşlarında vergi adaletinin sağlanmasıdır. Bu kapsamda 24 bin liradan başlayan %15’lik vergi dilimi en az 55 bin liranın üzerine çekilmelidir. Yoksulluk sınırının 8 bin liranın üzerine çıktığı ülkemizde emek üzerinden vergi biriktirme yolu sağlıklı bir yöntem değildir. Bu ekonomik zihniyetten bir an önce vazgeçilmelidir. Zira TÜİK tarafından açıklanan rakamlarda milli gelirin büyüdüğü ifade edilirken reel ücretlerin her geçen gün erimesinin önüne geçilmesinin ilk adımı siyasilerde, işverenlerde ve kurumlarda hâkim olan mevcut ekonomik zihniyetin değişmesidir. Bunun ilk önemli adımı ise vergide adil bir düzenlemeye gidilmesidir. Pandemi sürecinde fedakârca ağır bir yük altında mesai yapan başta sağlık çalışanları olmak üzere kamu çalışanlarının sürdürülebilir motivasyonu için maddi ve manevi desteğe ihtiyacı vardır. Bu kapsamda kamu çalışanlarına maddi olarak bir defaya mahsus olmak üzere “pandemi ikramiyesi” ve manevi olarak da “bir derece” verilmesi yerinde bir uygulama olacaktır. Yeni yılda en az yüz binin üzerinde üniversite mezunu kamuda istihdam edilerek genç nüfusun geleceğe dair beklentileri karşılanmaya çalışılmalıdır. Böylece eğitimli işsiz oranının iyice artmasının önüne geçilirken nitelikli işgücünün istihdam edilmesine kamu öncülük etmiş olacaktır. Böylece aynı zamanda her yıl yedi yüz bine yakın üniversite mezununun olduğu ülkemizde gençliğimizin nitelikli üretime yönelik motivasyonu da diri tutulmuş olacaktır. Türkiye'den yurt dışına doğru olan ve üzülerek seyrettiğimiz beyin göçünün tersine dönüştürülesi lazımdır. Bu hususta başta uzun vadede eğitim sistemi ve gençliğin istihdamı politikalarımız gözden geçirilmelidir. Kısa vadede ise sıcak parayı ülkemize çekmek için hayata geçirilen “varlık barışı” benzeri teşvik politikalarının “beyin göçü” içinde hayata geçirilmesine yönelik projeler hazırlanmalıdır. Ülkemizde siyaset kurumunun başat unsuru olan hem iktidar hem muhalefeti ile siyasi partiler başta olmak üzere sivil toplum kuruluşları ve üretimin diğer paydaş kesimleri enerjilerini suni/yapay gündem konuları ile harcayıp toplumu kutuplaştıran dil ve üslubu terederek siyasi verimliliklerini düşürmekten vazgeçmelidir. Böylece ülkemizin çok kıymetli zamanın çalınmasının önüne geçerek ekonomi, demokrasi, hukuk, istihdam, kamu verimliliği gibi “sosyal adalet” konularına yoğunlaşmalıdırlar. Uluslararası milli konularda ülkemizin tüm kesimleri Türkiye'nin menfaatleri noktasında dil ve el birliği içinde hareket etmelidir. Böylece Türkiye’nin, Suriye, Irak, Libya, Filistin, Doğu Akdeniz ve Azerbaycan’da Dağlık Karabağ gibi konularda uluslararası arenada geleceğe dair daha hızlı emin adımlar atmasının önü açılacaktır. MUSTAFA GÜÇLÜ ANADOLU-SEN KONFEDERASYONU GENEL BAŞKANI
Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 569687
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.